13 Eylül 2013 Cuma

Lüzumsuz Şiir.

                              (bu şiiri çok sevdiğim kendime ithaf ediyorum.)

Bugün içime biraz kahve döktüm
biraz da beyaz pantolonuma.
Bütün çamaşır suyu reklamlarında
oynayabilirdim bu halimle,
mutsuz ve lekeliydim.

Bir tencere dolusu çorba yaptım sonra
Karıştırırken dibi tutmasın diye
düşüncelerimi de karıştırdım.
Tuzu az olmuş
Düşüncesi fazla
Olsun…

Aynada gördüm kendimi
Sevmediğim eski bir arkadaş gibiydim
Görmemezliğe geldim
Göz göze gelsem kendimle
yapmacık gülümseyecektim.
Uğraşmadım.

İnşirah okudum yine
Düşündüm.
Zorluğun yanında kolaylık var mı diye
gerçekten.
Tanrıya sordum önce
Sonra içime
Zaten Tanrı içimdeydi
Tanrı beni ve bütün kelimeleri korusun.

Bugün bekledim ki hayat
reddedemeyeceğim bir teklif sunsun bana.
En olmadı yolda bir bilet bulayım
bir tren bileti.
Sevineyim beni duydu diye Tanrı
Ve biraz daha İnşirah okuyayım.

Nisan havası gibiyim bugünlerde
Kırk ikindi yağmurları yağıyor içime
Öğleden sonraları aniden
Ve sonra açılıyorum yine,,
Sebepsiz yere.
Tanrı bulutları ve kırk ikindi yağmurlarını korusun.

Zavallı kendim!
Yaptığın en iyi şey canını sıkmak ve kahve içmek.
Ve uzaklara bakmak ,
bir şey düşünüyormuş gibi yaparak.

Şimdi…

Seçim yapmalıyım
Şiir yazmakla mutlu olmak arasında
Mutlu şiirler yazamam
Ki zaten kimse okumaz ilkbahar sabahı gibi kokan şiirleri.
Bütün güzel şiirler
çocuğunu kaybetmiş bir anneye benzer
çoğu zaman.

Kelimeleri atıp tutuyorum durmadan
Yeşil elmalar gibi kelimeler
hokkabazın elindeki
Ve sihirbaz gibi şapkadan kelime çıkartıyorum.

Annem derdi sıkıntıdan ölmez kimse diye
Hakkı varmış.
Kimse ölmüyormuş da sıkıntıdan
En fazla şiir yazıyormuş
Hiç lüzumu yokken. 

Tanrı beni sıkıntıdan korusun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder