Kızarmış ekmek kokusu
gibi
Tanrının varlığı bir bahar
sabahında.
Fazla kızarmış kalbimin
kırıkları
kucağıma doluyor her
ısırışımda.
Karıncalar hayallerime üşüşüyor
ekmek kırıntıları yerine.
Kendime soruyorum:
Kendime soruyorum:
-Bir çay daha?
-Açık lütfen
Limonata rengi çay
dolduruyorum bardağıma
çaydanlığı olabildiğince
yukarda tutarak.
Sonra babam geliyor
aklıma
Pazar kahvaltılarında çay
koyuşları.
Çocukluğum…
Eski bir komidinin alt
çekmecesi
yıllardır açılmayan
İçinde kırmızı bir ruj
İçinde kırmızı bir ruj
annemden kalma.
Bir kitap ve arasında bir
fotoğraf
abim iki yaşlarında,
annemle babamın kucağında.
Hatıralar…
Rengarenk bir dikiş nakış
kutusu
küçük bir çocuğun elindeki.
-Şeker?
-Ah mersi...
-Komşu, komşu !-Hu, hu!-Oğlun geldi mi?-Geldi-Ne getirdi?-İnci, boncuk.-Kime, kime?-Sana, bana.-Başka kime?-Kara kediye-Kara kedi nerede?-Ağaca çıktı-Ağaç nerede?-Balta kesti-Balta nerede?-Suya düştü.-Su nerede?-İnek içti.-İnek nerede?-Dağa kaçtı.-Dağ nerede?“Yandı, bitti kül oldu.”
Selamlar. Güzel, keyif verici bir manzume. Çok hoşuma gitti. Resim de harika, tam uymuş bu dizelere.
YanıtlaSilSevgiler...
Merhaba.Çok teşekkür ederim. Böyle şeyleri duymaya ihtiyacım var zira tek okuyucu kitlem sanırım siz'siniz:)
Siliyi geceler.
Bir başıma ne kadar büyük bir kitle ediyorumdur acaba, bir an düşününce ilginç geldi. :) Şaka bir yana, blogger'ların fazla canlarını sıkmamaları lazım. Zamanla çoğalıyor okuyucular. Burası okumayı sevmeyen insanların ülkesi ne yazık ki. Sen yaz, denize at, okuyan okur. Ben öyle yapıyorum. :
SilSağlıkla...
Tek kişilik dev kadro:)
YanıtlaSilAslına bakılırsa okunup okunmamakla fazla ilgilenmiyorum. Burayı yazılarım derli toplu dursunlar diye açtım. Yazılarımı paylaşma konusunda utangacım biraz. Lakin okuyan,takdir eden olursa ne ala:)
Hoş kalın.